#1  
Alt 01.Haziran.2019, 23:17
modaci modaci isimli Üye şimdilik offline konumundadır
Senior Member
 
Üyelik tarihi: 23.Mayıs.2019
Mesajlar: 238
Standart Türkiyenin Ekonomik Gelişimi

TÜRKİYE’NİN EKONOMİK GELİŞİMİ

ABD, çok uluslu şirketlerinin de baskısı ile dünyanın her bölgesinde siyasi ve ekonomik ilgisini en üst düzeyde arttırmayı ve dünyanın en ücra köşelerinde bile mevcudiyetini korumayı, eline geçirdiği dünya liderliğinin pekişmesi için arzular.
Bu noktada Amerkan Milli Güvenlik Stratejisinde de belirtildiği üzere kurulu sistemde (ya da kurulmaya çalışılan yeni dünya ekonomik sisteminde) hedef pazar olarak belirlenen toplumların, sistemin istikrarının korunmasını temin edebilmek amacı ile hiçbir vakit rekabet yaratacak atılımlar yapmaması, mümkünse yaşam damarlarının tümünün denetim altına alınması gerekmektedir. Bu da ABD’nin liderliğini üstlendiği var askeri-ekonomik ittifakların sınırları genişletilerek, bu sınırların ulaşamayacağı yerlerde ABD liderliğinde yeni ittifaklar kurularak yapılacaktır.
Şöyle ki; NAFTA ile Kuzey Amerika ABD güdümüne girmiştir. Kanada bu anlaşmadan oldukça çok ziyan görmekle birlikte kurtuluş yolları aramakta ve ÇTYA’ya bu sebeplerle çok büyük çekinceler koymaktadır. Meksika ekonomisi ise dayatılan liberizasyon politikaları sonucu bir türlü kendine gelememektedir. ABD eş bir anlaşmayı Pasifikte gerçekleştirmeyi planlarken, süregelen yapay görünüşlü Asya krizinde Amerikan ÇUŞ’ları bölgede daha önce ele geçirmeyi istedikleri ancak başarılı olamadıkları şirketleri paylaşma hesabını yapmaktadır. Afrika kıtasında Fransa ile yapılan mücadele kanlı olaylara sonuç vermesine rağmen kazanılmış görünmekte ABD yanlısı yönetimler/yöneticiler çemberi yavaş yavaş oluşmaktadır. Avrasya’daki devinim planı çok yönlü olarak kültürel, ekonomik, siyasal, askeri alanlarda ilerlemektedir. Bütün bunların yanısıra ülkelerle birebir antlaşmalar ve ödünler sağlanmakta, kurulu ekonomik kurumlar (Dünya Bankası, IMF, Dünya Ticaret Örgütü vs..) söz konusu ülkelerin güdümlenmesinde kullanılmaktadır.
Sonuç olarak gerek spekülasyonlar gerek ekonomik gerekse askeri müdahalelerle ABD yeryüzünde statükoyu kendi lehinde sağlama alınmaya çalışmaktadır.
Böyle bir ortamda ve dünya çıkar kavgalarının sergilendiği arenada tam orta noktaya yerleşmiş bulunan Türkiye’nin, klasik yayılmacı politikalar açısından bakılınca istenilenden çok güçlenmesi ve ekonomik özgürlüğünü art alması istenmeyecektir.
Büyüme ihtimali olan ve dünya pazarlarına girmeye azimli Türk özel sektörüne ait büyük şirketler yeni küresel politikalarla rekabet gücü kırılarak ele geçirilmeye çalışılmaktadır. Devletin küçülmesi parlak bir çözüm gibi gösterilerek, devletin gerek kamusal gerekse özel sermayeyi yönlendirme gücü yok edilmektedir. Uluslararası kredi kuruluşları Türkiye’nin çok iyi tecrübe ettiği gibi spekülatör tutumlar sergileyerek gittikçe nakit hareketlerine bağlanan Türk ekonomisini güdülemektedirler. (Türkiye’nin kredi notunun düşürülmesi ile ekonomik kriz baş göstermesi gibi) Tarımsız sanayinin olmayacağı gerçeği unutturularak tarım sahalarını elden çıkarması telkin edilen Türkiye, bedel olarak endüstri gelişimini tamamlamayı ummakta ancak işgücü ucuzluğu sebebi ile sadece montaj sanayisinin yerleştiği ülke olmaktadır. Türk kapital kesiminin kısa dönemli büyük karları hedeflemesi ve bu sebeple bilimsel teknik araştırma yöntemlerini kolaycılığı sebebi ile bir kenara itmesi, bu çalışmalara bütçe ayırmaması ve enflasyonist ortamın üretmeden tüketimi kamçılaması denizi bir gün bitirecektir. Özel girişimlerin çoğu üretim yaptıkları sahadan daha çok, paradan nakit kazanarak büyümektedirler. Bütün bunlar göz önünde tutulunca şöyle bir gerçek ortaya çıkmaktadır: “ülkede bir yan nakit üzerinden çok miktarda nakit kazanmakta bir başka yan da parasından o miktarda nakit kaybetmektedir.”
Mevcut serbest pazar ekonomisinin devam etmesi durumunda Türk ekonomisinin atılım yapması çok güç şartlar altında gerçekleşebilecek, gelişmesi ancak belirli sınırlar içerisinde kalacaktır. (Merkez bankası başkanı Gazi Erçel’in 2000 yılı Dolar kuru planlaması ile ilgili yaptığı açıklama, T. Özal zamanında başlayan uygulamadan vazgeçildiği ve ekonomik gelişmenin önündeki en büyük engelin kaldırılmasında hükümetin karar verdiğinin göstergesi sayılabilir.)
ÇOK TARAFLI YATIRIM ANLAŞMASI
ABD politika belgesine esin kaynağı olan, ve en son Seattle’daki gösterilerde yine gündeme gelen, OECD’nin büyük bir gizlilik içerisinde hazırladığı, “sermayenin anayasası” olarak bilinen Çok taraflı yatırım anlaşması neler getirmektedir?
1.ÇUŞ (çok uluslu şirket) yatırım yaptığı ülkede iktidar değişikliği sebebi ile zarara uğrar ise o ülke söz konusu şirkete tazminat ödeyecektir.
2.Yatırım yapılan ülke ÇUŞ'a hiçbir şekilde yatırım konusunda şartlar öne süremeyecek, milli sanayini söz konusu sektörde ÇUŞ'dan avantajlı duruma getirecek uygulamalar yapamayacak ve bu yönde kararlar alamayacaktır.
3.Anlaşmayı imzalayan ülke 10 yıl boyunca anlaşmayı bozamayacak. Anlaşmanın feshi durumunda 5 yıl boyunca anlaşma maddelerini uygulamakla yükümlü kılınacaktır.
4.Ulusal hükümetler dış yatırımcılara yatırım yapılması için performans kriterleri koyamayacaktır ( iş içeriği, dışsatım kotaları, ithalat)
Alıntı ile Cevapla
Cevapla

Etiketler
ekonomik, gelişimi, türkiyenin

Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB kodu Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Açık

Forum Jump


Tüm Zamanlar GMT Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 23:17.
Search Engine Optimisation provided by DragonByte SEO v2.0.36 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd.

gaziantep escort bayan gaziantep escort

ankara escort ankara escort ankara escort çankaya escort ankara otele gelen escort eryaman escort adana escort eryaman escort kızılay escort ankara escort bayan escort ankara çankaya escort kızılay escort ankara eskort
Haberler Spor Haberleri borsa haberlerim Eğitim Haber Sondakika Haberleri Borsa Haberleri Haberler Magazin Haberleri